-
1 dışında
1) ( içinde karşıtı) außerhalbevin \dışında außerhalb des Hauses2) abgesehen vonbirkaç çizik \dışında... abgesehen von ein paar Kratzern
См. также в других словарях:
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak — sf., ğı 1) Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı Pamuk yumuşaktır. 2) Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3) Dokunulduğunda hoş bir duygu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bol — 1. is., lü, Fr. bol Özel bir cam içinde likör, şarap, meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki 2. sf. 1) İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm. P … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boş — sf. 1) İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler. A. Gündüz 2) Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal Boş kadro. 3) Yapılacak işi olmayan, işsiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çirkin — sf., Far. çirkīn 1) Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi. H. R. Gürpınar 2) Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz) Bu boş ve çirkin iddiayı bir kere de… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çokluk — is., ğu 1) Sayı veya ölçü yönünden çok olma durumu, çoğul, kesret, ekseriyet, teklik karşıtı Anayasa değişikliklerinde iptale karar verebilmesi için üçte iki oy çokluğu şarttır. Anayasa 2) Çoğunluk O akşam kibarların geleceğini, smokin hatta… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolu — 1. sf. 1) İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, boş karşıtı Su ile dolu bir şişe. 2) Bir yerde sayıca çok Dağda keklik dolu. 3) Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu. A. İlhan 4) Boş vakti olmayan, meşgul … Çağatay Osmanlı Sözlük
eş zaman — sf. Aynı zaman içinde hareket eden, senkron, asenkron karşıtı … Çağatay Osmanlı Sözlük
fakir — sf., Ar. faḳīr 1) Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir. F. R. Atay 2) Olması gerekenden az Seni fakir, soluk bir dekor içinde görmek istemem. M. Yesari 3) is. Hindistan da yokluğa … Çağatay Osmanlı Sözlük